Yazmayı kim sevmez ki...(!)

Yazı yazmayı kim sevmez ki! diyebilmeyi çok isterdim. Fakat görüyorum ki yazmayı sevmeyen insanların yanı sıra okumaya dahi tenezzül etmeyen insanlar var... Bazen kendimi kıyaslıyorum onlarla iyi ki ben bu yeteneğimin farkına varmışım diyorum kendi kendime. Gerçeği söylemek gerekirse bende sürekli kitap okuyan bir kitapkolik değilim. Ama yazmayı çok seven birisiyim. Çok kitap okuyana kitapkolik diyorsak bana da yazarkolik diyebiliriz. :)
İyi bir roman okuduğum zamanlarda yazarı çok kıskanırım. Çünkü biraz düşünsem ve hayal gücümü parmak uçlarıma aktarsam bende o romanı hatta daha iyisini başarabileceğimi düşünürüm. Ancak şunun da farkındayım ki yazmak kolay iş değil, yazmak zor zanaat... Yazmak emek, disiplin ve sabır işi. Yoksa herkes yazar olurdu. Değil mi? Tüm sanatların içinde sabır var. Örneğin; Bir tablo yapmak gibi, bir beste üzerinde uğraşmak gibi yazma işinde de emek harcamak, sabırla beklemek lazım. Bu da ancak derin bir tutkuyla mümkün olur.  Çok istemek lazım. Tüm bunları düşünerek tabii ki  de bir blog yazarı olarak usta kitap yazarları ile kendimi bir tutamam. Gelecekte belki... Daha öncesinde kağıt parçalarında sakladığım yazmakla ilgili olan bu yazımı şuan sizlerle paylaşıyorum.  

Aklıma güzel bir fikir, iyi bir roman konusu geliyor ve üzerinde çalışmaya başlıyorum. Yeni eklemeler yaparak, yazılarım üzerinde düzenlemeler yapmayı seviyorum. Sanki bu iş tam benlik. Zaman zaman da ne yazsam diye düşünüyorum. Aslında yazacak o kadar çok şey var ki. Sadece zihnimdeki yumak haline gelmiş düşüncelerimi tek tek özenle çözüp en özgün haliyle yazılarıma dökmem gerekiyor. İnsanlarda başaramama korkusunu yenip bu formülü kullanarak yola çıksa çok daha güzel şeyler ortaya çıkacağına inanıyorum. Hayal edin ve deneyin. Denemekten ne kaybedersiniz ki...!

0 yorum: