Bayramınızı en içten dileklerimle kutluyorum...

''İnsanlar bu devirde birbirinden kaçar olmuş, birbirlerini dinlemeye tenezzül bile etmeyenler var...'' Çok üzülerek söylüyorum ki bu maalesef doğru... 
 Bana göre insanlar ''önce bana, sonra bana, daha sonra yine bana sürekli bana'' anlayışından kendini soyutlayıp nezaketen ''önce sana sonra da bana'' anlayışına kavrayıp hayatta da bu davranışı devam ettirirsek karşımızdaki insanlara da daha hoşgörülü yaklaşım sergileyebiliriz... Artık güven duygusu tükeniyor, hayır hayır tükendi bile... ''Biz'' yerine ''ben'' var artık. İnsan, kendi ile aynı şeyleri yaşamış insandan kaçıyor, çünkü yaşadıkları aklına her geldiğinde yarası tekrar kanıyor. Hatırlamak istemiyor. İnsan kendi ile aynı şeyleri yaşamayan insandan da kaçıyor, çünkü bir takım şeyler hakkında yaşanmadan yorum yapılmaması gerektiğini, yapanların onun nasıl canını sıktığının bilincinde... Aslında doğru açıdan bakınca insan uzun süre görüşmediği bir öğretmeni ile bir kafede göz göze geldiğinde utanır, çekinir. Tanımamazlıktan gelmenin daha uygun olduğunu benimser. Acıdan ziyade... İnsanlar dışarıda görünmek istediği gibi görünüyor. Maskeleri ile yaşıyorlar. Asıl benliklerini köşe bucak saklıyorlar. Kısaca insanlar birbirlerinden kaçıyorlar çünkü, tahammül edemiyorlar... Bayram bile ailelerini, büyüklerini ziyaret etmeye üşenen insanların yanı sıra aramak sesini duyup muhabbet etmek yerine sadece klişeleşmiş ve ''saçma'' bayram mesajlarını birbirlerine gönderiyorlar. Korkarım ki bir kaç sene sonra bu bile olmayacak. İnsanlar o kadar yabanileşti ki, Bayramın bile bir değeri kalmadı. Bu insanlar yüzünden, Minik kalpli, masum çocuklar da bayramın tadını alamıyorlar ve böyle devam ettiği sürece sadece çocuklar değil, büyükler de bu gibi özel ve neşe dolu günlerin güzelliğini yaşayamamaya mahkum kalacaklar...
Eğer bu yazdıklarımı beğendiyseniz, az da olsa bir anlam çıkarıp ders aldıysanız hemen üzerinizi giyinin ve ailenizi,sevdiklerinizi,dostlarınızı ziyaret edin. Bu mümkün değilse mesajlar yerine arayın ve sesini duyun...
''Bu günün huzurunu hissedin ve sonuna kadar yaşayın...!''



Unutmak ya da unutmaya çalışmak...

Siz hiç birisini unutmak, ondan bir süreliğine veya sonsuza dek vazgeçmek istediniz mi? Ya da şöyle soruyum. Bir insanı hayatınızdan sonsuza kadar, ömür boyu çıkartmak zorunda kaldınız mı? Sanki her an kapının açılacağını ve içeri gülümseyerek onun girmesini hayal ettiniz mi? Maalesef asla gelmeyeceğini bildiğiniz birilerini... İnsanlar bir süre sonra belki birbirlerini unutulabilirler fakat anıları asla...!
 Ve tüm bunların sonucunda ''Özlemek...'' yokluğundan utandıracak kadar özlemek...
 Bu kadar özleyip onu görememek, ona dokunamamak, onu duymamak... Çok kötü değil mi? Ne kadar da umutsuz ve çaresiz bir arayıştır bu. Ne kadar da tüketir insanı bu farkında bile olmadan... Yavaş yavaş umutların karanlıkta izini kaybettirmesidir bu aslında. Sürekli bir eksiklik duygusu... Tüm bunlara rağmen, Artık unuttum onu dedikten sonra yine kalp atışlarındaki  değişiklik... Ve gözlerinde ki ışık. ''Paha biçilemez...''














Sahte insanların, yapmacık tavırları...

Sevgili dostlar; Menfaatci insanlar denildiği zaman her şeyde ama her şeyde, bencilce davranarak sadece kendilerini düşünen, görünüşte insana benzeyen şahıslar akla gelmelir… Yanii en azından benim için öyleler. Bazı menfaatçiler ben herkesi düşünüyorum yalanıyla hem kendilerini hem de bazı insanları kandırırlar. Onları, Bunları, Şunları düşünürken bile, yine bir şekilde kendilerinin menfaatlerinin neler olacağı düşüncesi içindedirler de ondan... Böyle arkadaşlar,dostlar edinmekten kesinlikle kaçınılmalıdır. Neden? Çünkü bir süre arkadaşlığınızı sürdürdükten sonra aranızda küçük tartışmalar çıkacaktır ve bu küçük tartışmalar zamanla şiddetli bir hale gelerek birbirinizi kıracağınızdan hiç kuşkunuz olmasın. Fakat maalesef günümüzde çoğu insanlar böyle... Menfaatçi insanların en belirgin özelliği her ne şartla olursa olsun, güçlünün tarafında yer almalarıdır. Onların yanında kendini güvende ve huzurda hissederler ''yalandan hayatlarında''… Güçlünün yanında yer alırken de her zaman çeşitli gözlemler yapmayı da ihmal etmezler, güç kimin eline geçeceğini her zaman hesap etmek zorunda hissederler…. Her zaman bir beklenti içindedirler ki, gücün başkasının eline geçeceğini anladıkları anda, saf değiştirmekte asla tereddüt etmezler…(Aynı 1.dünya savaşında İtalya'nın saf değiştirmesi gibi.) Gerekirse çıkarlarına uygun hedefe götürecek şekilde her türlü yalanı, iftirayı, rezilliği göze alırlar. En yakınlarını, menfaati uğruna gözünü kırpmadan satar, yarı yolda bırakabilir özelliğine sahiptirler ve bu karşı taraf için büyük bir üzgünlük demektir. Siz siz olun arkadaşlarınızı çevrenizi ve ailenizi üzmeyin dostlar.!!! Siz farklı olun onlar gibi olmaktan kaçının kii onlarla aranızda bir fark olsun. Yazımı çok ama çok sevdiğim milli yazar ve şair olan, Mehmet Akif Ersoy’un bir sözü ile noktalamak istiyorum..     ‘’Aldanma insanların samimiyetine, menfaatleri için gelirler vecde, vaad etmeseydi Allah cenneti, Ona bile etmezlerdi secde...

Ön yargılarınızı yıkın...!

İnsanların olaylara veya kişilere belli tutum ve davranışları vardır. Bunlar insanların ön yargılarıdır. Her ne olursa olsun her zaman kötü ve olumsuz sonuç çıkarırlar. Ön yargı insanların, birbirine karşı acımasız davranmasına neden olur bu nedenle ön yargı dediğimiz şey iyi bir davranış değildir. İnsan her ne düşünürse düşünsün kişi ya da olay göründüğü gibi olmayabilir, altından belkide tam tersi bir durum çıkabilir.

Ön yargılara maruz kalan insanlar açıkça haksızlığa uğramış olurlar ve adaletin yerini bulması gerekir bence. Sizlere önce basit bir örnek daha sonrada günümüzden dünyadan bir örnek vererek yazımı pekiştirmek istiyorum. Öncelikle basit örneği verelim; Bir anne yemek yapmak isteyen kızına engel olup yapamayacağını düşünerek onun elinden işi alırsa bu annenin kızına karşı ön yargılı davranmasıdır ve kızın haksızlığa uğradığını gösterir. Diğer örneğimiz ise; Dünya'da müslümanlara yapılan ön yargı, dünya devletlerine bakarsak müslümanlığı şiddet ve olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlarla tanıyorlar maalesef...
İşte bunlar kesinlikle ön yargıdır ve acilen bu gereksiz düşüncelerin yıkılması gerekiyor... Her insanın içinde az ya da çok ön yargısı illaki vardır. Çok ön yargılı insanların söyledikleri şeyler, düşünceler bizleri etkisi altına alabilir. İşte asıl önemli noktada bu bize düşen vazife bu insanlardan çok fazla etkilenmemeyi öğrenme ve insanların dış görünüşlerine, görünürdeki huylarına göre yargılanmamalıdır.  İnsanlar ya da olaylar her zaman göründüğü gibi olmayabilir. Evet kabul ediyorum ön yargılarımızı bitirebilmemiz oldukça zor Ünlü matematikçi Albert Einstein'in de dediği gibi ''Önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur...'' Bence;
''Ön yargıları azaltmakta tamamen yok edebilmekte tamamen sizin elinizde eğer başarabilirseniz sizin avantajınıza olacaktır...''

Etkileyici ''Blog''

Benim gibi yazmayı seven ve bildiklerini düşüncelerini insanlarla paylaşmak isteyen genç yazarlara küçük bilgi amaçlı bir yazı paylaşmak istedim. İşinize yaramasını temenni ederek fazla da uzatmadan yazıma giriş yapmak istiyorum...
Öncelikle bu işe başlamadan önce herkesin kolaylıkla blog yazabileceğini söyleyemem çünkü blog yazmak özgünlük ve zevk ister. Ne demek istedim? Yani olabildiğince özgün bir yazı size ait bir samimiyetlik ve önemli noktalardan birisi olan tasarım. Tasarım derken asıl anlatmak istediğim sitenizin nasıl görüneceği, tema, renk seçimi çeşitli yazı fontları vs. Aslında bakarsanız bu işin bir formülü yok çünkü matematiksel bir kısmı yok. Her ne kadar özgün bir yazı ve güzel bir tasarım kullanırsanız o kadar çok sevilirsiniz ve takip edilirsiniz. Kendimden örnek vereyim; Blog yazmaya başladığımdan bu yana bir ay geçti. Bu arada toplamda 15 ülkeden Ortalama 4000 kişi sayfamı ziyaret etti ve yazılarımı okudu. Ben gece gündüz demeden tasarımlarla, html kodlarla ve yazılarımla ilgilendim. Eğer sizde bu işi gerçekten yapmak istiyorsanız ve bir süre sıkı çalışmayı göze alabiliyorsanız bu işi yapmaya hazırsınız demektir. Azim hırsın önünde hiçbir engel duramaz her yazımda da belirttiğim gibi. 
İçerikler ekleyin, hakkında bölümü oluşturun ki insanlar sizin kim olduğunuzu bilsin demeyi isterdim :) Fakat işler öyle değil en azından benim açımdan benim şahsi düşünceme göre. Çünkü bana göre işin kimin yaptığının pekte bir önemi yoktur, asıl önemli olan işin nasıl olduğudur. Ben kendimden bahsetmekten hoşlanmadığım için hakkında bölümünü daha değişik ve samimi bir tavırla oluşturdum. En başta bende bu kadar istatistik sergileyebileceğimi ummuyordum fakat işler bir anda gelişti. Etkileyici bir blog oluşturmak istiyorsanız bilgilendirici ve yönlendirici olmasına özen gösterin. Tasarıma önem verin dikkat çekici olsun, insanların sayfanızda sıkılmasına izin vermeyin. Yazılarınızı çeşitli görsellerle ve videolarla zenginleştirebilirsiniz. Okuyucularınızı konunun içine çekin yorum yapmalarına izin verin ve en önemlisi yorumlara açık olun onların tavsiyelerine kulak asın. Daha güzel tasarımlarla, özgün yazılarla ve sabırlı olduğunuz sürece hiç kimse önünüzde duramaz. Umarım ufakta olsa katkıda bulunabilmişimdir... 
Blog yazmaya başlayacak arkadaşlarımıza ''BAŞARILAR...''